top of page

İnsan Hakları Hukuku

Avukatlık ve hukuki danışmanlık büromuzun temelleri, kurucu ortakların Hollanda’da Avrupa ve Uluslararası İnsan Hakları Hukuku alanında bitirdikleri yüksek lisans programında atılmış olup insan hakları düşüncesi büromuzun vizyonu ve misyonu açısından temel teşkil etmektedir.

İnsan hakları organlarının çalışma prosedürleri açısından Hollanda’da, Fransa’da ve İsviçre’de programlara katılmış ve başta AİHM olmak üzere insan hakları organlarında görevli hakim ve komisyon üyeleri ile temasta olan avukatlarımız ulusal (Türkiye), bölgesel (Avrupa, Afrika, Amerika) ve uluslararası hukuk sistemlerinde (Birleşmiş Milletler) kurulu insan hakları organlarının standartları, içtihatları ve rehberleri ile beraber bunların bireysel başvuruları inceleme usulleri üstünde çalışarak yayınlar yapmıştır. Bu kapsamda avukatlarımızın üstünde çalışma yaptığı alanlardan bazıları mülkiyet hakkı, ifade özgürlüğü, adil yargılanma hakkı, ayrımcılık yasağı, tutuklama tedbiri, kadına karşı şiddet, engelli hakları, geri gönderme yasağı, insan hakları ve kamu güvenliği ilişkisi, bölgesel ve uluslararası düzlemde çocuk haklarına ilişkin standartlar ile konut hakkı olarak sıralanabilir.

Faaliyetlerini bu fikri arka plan üzerinde yürüten avukatlık büromuz, çalışma alanlarının her biri açısından uluslararası insan hakları hukuku standartlarını tatbik etmekte; ve uluslararası yargı oranlarının mülkiyet hakkı, adil yargılanma hakkı ve ifade özgürlüğü alanları gibi temel hak ve özgürlükler açısından ortaya koyduğu içtihatlar ve standartların bilinciyle çalışmaktadır. Gerek kamulaştırma davaları gerek haksız tutuklamalar fark gözetmeksizin avukatlık büromuz, Türkiye’de yürüyen bilumum yargılama aşamalarına bu bilinç ile gerekli müdahaleleri yapmakta ve yargı organlarına Türkiye açısından da bağlayıcı olan uluslararası yargı mercilerinin içtihatları doğrultusunda taleplerde bulunmaktadır.

Her ne kadar insan hakları hukuku açısından akla gelen ilk kavramlar “bireysel başvuru”, “Anayasa Mahkemesi (AYM)” ve “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)” olsa da insan hakları hukukunda uyulması gereken standartlar ve bu açıdan yetkili mahkeme yahut herhangi sıfattaki organlar çok daha fazla sayıdadır. Bu doğrultuda biz de müvekkillerimizin insan hakları hukuku açısından sahip olduğu imkanların yalnızca “Anayasa Mahkemesi’ne (AYM’ye) bireysel başvuru” veya “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM’e) bireysel başvuru” olmadığının bilinci ile dosyalarımız açısından müvekkillerimiz açısından mümkün olan tüm hukuki imkanları kullanmakta, gerek ulusal gerekse uluslararası düzlemde yapılması gereken başvuruları AYM ve AİHM ile sınırlı kalmaksızın yapmaktayız.

Anayasa Mahkemesi'ne (AYM'ye) Bireysel Başvuru Nedir?

Anayasa Mahkemesi'ne (AYM'ye) Bireysel Başvuru Nasıl Yapılır?

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM'e) Bireysel Başvuru Nedir?

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM'e) Bireysel Başvuru Nasıl Yapılır?

İnsan Hakları Nedir?

aihm başvuru avukatı

İnsan hakları hukukunun yalnızca ceza yargılamalarında yahut mülkiyet hakkına ilişkin uyuşmazlıklarda gündeme gelmediğinin tekraren vurgulanması gerekir. Müvekkillerimizin günlük yaşamında karşılaştığı hemen hemen her olayın insan hakları hukuku ile bağı bulunmakta ve dahi bir şekilde yargı organları önüne gelmiş birçok olay açısından da insan hakları organlarının yerleşik içtihadı, standardı veya görevli yargı organı vardır. Bu açıdan tarafı olduğunuz hukuki uyuşmazlığın ceza soruşturması, ceza kovuşturması, idari dava veya hukuk davası olması önemli olmadığı gibi bu uyuşmazlığın hangi aşamasında olduğunuzun da insan hakları hukuku açısından bir önemi yoktur. Bu yargılamaların tamamında ve her bir aşamada insan hakları hukuku içtihatları ve standartlarının büyük önemi bulunur.

AYM başvurusunu neden yargılamanın sonuna gelmeden önce düşünmem gerekir? Veya “AİHM’e bireysel başvuru” imkanımı yargılamamın en başında hesap etmemem ne gibi hak kayıplarına neden olur?

İnsan hakları hukukunun ne önemli ilkelerinden bir tanesi ikincillik (subsidiarity) ilkesidir. Bu ilkeye göre bir devletin iç hukukunda cereyan eden meseleler öncelikli olarak hukuk sisteminde çözülmelidir. Bu doğrultuda insan hakları denetim organları, hak ihlali iddiasını içerir başvurularda ilk olarak kabul edilebilirlik kararı aşamasında, daha sonra ise hak ihlali olup olmadığının denetlendiği süreçte birtakım kriterler belirlemiştir.

Uygulamada çokça karıştırılan ve hataya düşülen önemli bir husus, insan hakları yargılamalarının kanun yolu incelemesi niteliğinde olmadığıdır (“it is not its task to act as a Court of fourth instance”). Bunun anlamı ise yerel mahkeme, bölge adliye mahkemesi ve Yargıtay/Danıştay tarafından gözetilecek hukuka uygunluk kriterlerinin AYM veya AİHM gibi insan hakları organlarınca gözetilemeyecek olmasıdır. Diğer bir deyişle insan hakları yargılamasında, iç hukukun hakkaniyete yahut maddi gerçeğe uygun şekilde uygulanıp uygulanmadığı hususları değil; insan haklarının ihlal edilip edilmediği hususu denetlenir.

 

Özetle ifade etmek gerekirse, iç hukukta, ihlal edildiği ileri sürülen hak açısından bu ihlal durumunu ortadan kaldırabilecek bir etkili başvuru yolu bulunmasına rağmen bu yola başvurulmamışsa, AYM veya AİHM gibi insan hakları organları yapılan başvuruları kabul edilemez bularak reddetmektedir. Dolayısıyla davanız veya hukuki uyuşmazlığınız çerçevesinde bir insan hakkı ihlali olduğunda, bu ihlali giderme yetkisi olan kurum, kuruluş veya yargı merciine gerekli başvuru yapılmadığı takdirde ilerleyen süreçte yapacağınız bireysel başvurunun reddedilme olasılığı çok yüksek olmaktadır.

Bu açıdan, davanızın veya hukuki uyuşmazlığınızın insan hakları hukuku alanında bilgi ve tecrübe sahibi avukatlar tarafından takip edilmesinde sizin açınızdan birçok fayda vardır.

İnsan hakları hukukunun Türkiye’deki yargılamalardaki rolü ve önemi nedir?

​Ceza hukuku açısından düşünüldüğünde, insan hakları hukukunun en fazla uygulama alanı bulduğu olaylar arasında haksız yakalama, haksız gözaltı ve haksız tutuklamanın gündeme geldiği durumlar düşünülebilir. Önemle altı çizilmelidir ki 2019 yılı istatistiklerine göre, ülkemizde Cumhuriyet savcılarınca açılan ceza davalarının yalnızca %46,8’i mahkumiyet hükmü ile sonuçlanmaktadır. Bunun anlamı, hakkında iddianame düzenlenerek ceza mahkemesi önüne getirilen her iki sanıktan sadece birisi hakkında cezaya hükmolunduğudur. Dolayısıyla, maalesef ceza yargılamalarının arzu edilen isabette ve hızda sürdürülmediğini bu yüzden de özellikle soruşturma aşamalarında insan hakları standartlarının takip edilesinin bilhassa önemli olduğunu vurgulamak gerekmektedir.

Ceza hukukunda insan hakları standartları açısından önem arz eden bir diğer husus ise hukuka aykırı delil bahsidir. Keza Cumhuriyet savcılarınca talep edilip sulh ceza hakimliklerince karara bağlanan arama, el koyma, iletişimin denetlenmesi, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi, teknik araçlarla izleme, internet yayınlarına erişimin engellenmesi ve içeriğin yayından çıkartılması gibi işlemler açısından gerekli şartlara uyulmadığı takdirde bu delillerin kullanılması başta adil yargılanma hakkı ve özel hayatın gizliliğine saygı hakkı olmak üzere birçok hakkı ihlal edecektir.

Hukuk uyuşmazlıkları açısından insan hakları standartlarının büyük önem arz ettiği hususların başında mülkiyet hakkının tartışıldığı kamulaştırma ve tüketici hukuku kapsamında kalan davalar gibi uyuşmazlıkların yer aldığı ifade edilebilir. Keza iş hukukunu ilgilendiren bir haksız fesih davasında işçinin bilgisayarını denetleyen veya çalışma alanını kamera ile izleyen işveren açısından yine insan hakları hukuku gündeme gelmektedir.

Müvekkillerimizin insan haklarının ihlal edildiğini tespit ettiğimiz hallerde, mesele, öncelikli olarak bağlayıcı insan hakları içtihatlarının kullanılması suretiyle yerel mahkemelerinde çözülmeye çalışılmaktadır. Yerel mahkeme kararlarının buna rağmen insan hakları standartlarından ayrık olması halinde bu kararlar sırasıyla istinaf ve gerekli olursa temyiz kanun yolundan geçirilmektedir. Hak ihlalinin bu aşamalarda da düzeltilmemesi halinde yurt içinde başvurulabilecek diğer organlara ve kurumlara başvurulduktan sonra Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru (anayasa şikayeti) gerçekleştirilmektedir. Buradan çıkan kararın da insan hakları içtihatlarına uygun olmadığının değerlendirilmesi halinde ise sırasıyla bölgesel ve uluslararası insan hakları organlarına başvurularak hak ihlali iddiasında bulunulmaktadır.

AYM’ye bireysel başvuru (anayasa şikayeti) ne anlam ifade eder?

Çok genel bir ifadeyle bireysel başvuru; ulusal, bölgesel veya uluslararası insan hakları organları tarafından yürütülen, anayasa veya uluslararası anlaşmalarca belirlenmiş insan haklarının devletlerce ihlal edilip edilmediğini takip ve kontrol edilmesi prosedürlerinden birisidir.

Anayasa Mahkemesi (AYM), Türk hukukuna 1961 anayasası ile girmiş bir mahkeme olup kurulduğu yıllardaki görev tanımı, soyut ve somut norm denetimi vasıtasıyla başta kanunlar olmak üzere çeşitli yasama işlemlerinin ve KHK’ların anayasaya uygunluğunu denetlemekten ibarettir. Bununla beraber 23 Eylül 2012 tarihinden bu yana, bireyler tarafından yapılacak bireysel başvuruları da inceleyerek bir hak ihlali olup olmadığını tespit etmek görevini uhdesinde tutmaktadır. AYM’nin verdiği ihlal kararları, usulüne uygun şekilde kesinleştiği müddetçe başta yargı ve idare organları olmak üzere devletin tüm kurum ve kuruluşları açısından mutlak bağlayıcılığa sahiptir.

İfade edilmelidir ki AYM’ye bireysel başvuru yapılması neticesinde alınacak hak ihlali kararı, ceza hukuku açısından beraat veya özel hukuk açısından davanın kazanılması anlamına gelmemektedir. AYM’yi kuran kanun uyarınca, mahkemece ihlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir. Yani AYM tarafından bireysel başvuru sonucu verilen karar bir bozma kararı değil, yeniden yargılama yapılmasına sebep teşkil eden karar niteliğinde olacaktır.

Neticede, AYM tarafından ihlal kararı verildiğinde tazminata hükmedilme imkanı olduğu gibi tazminatla beraber dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere yerel mahkemeye gönderilmesi de mümkündür.

AİHM’e bireysel başvuru (anayasa şikayeti) ne anlam ifade eder?

İfade edildiği üzere bireysel başvuru genel anlamıyla ulusal, bölgesel veya uluslararası insan hakları organları tarafından yürütülen, anayasa veya uluslararası anlaşmalarca belirlenmiş insan haklarının devletlerce ihlal edilip edilmediğini takip ve kontrol edilmesi prosedürlerinden birisidir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’nin 1949 yılından beri üye olduğu Avrupa Konseyi (Council of Europe) bünyesinde hazırlanmış Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) kurduğu bir yargı organıdır. AİHM, Türkiye bakımından 1954 yılından beri yürürlükte olan AİHS kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini denetlemekte ve 1998 yılından bu yana da bireylerce taraf devletlerin AİHS’i ihlal ettiği yönünde yapılan bireysel başvuruları karara bağlamaktadır.

Türkiye, bir uluslararası hukuk mahkemesi olan AİHM’in görev ve yetkilerini uluslararası sözleşmeler ile kabul ederek esasında AİHM’i bizzat yetkilendirmiş ve görevlendirmiştir. Öte yandan Türk Anayasası’nın 90. maddesinde düzenlendiği üzere AİHS ile bir kanunun aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda AİHS hükümleri esas alınmak zorundadır. Türk kurucu iktidarı, temel hak ve hürriyetlerin ihlal edilmemesi açısından gösterdiği bu hassasiyet ile Türk hukukunda insan haklarına aykırı kanun veya uygulama olmamasını hedeflemiştir. Dolayısıyla hukuki bir perspektiften bakıldığında AİHM’in vereceği kararlar, Türk kurucu iktidarının amaçlarının yerine getirilmesine hizmet etmekte ve bu nedenle idarenin bu kararlara uymaması, idarenin Türk hukuku ihlal etmesi anlamına gelecektir.

AİHM’e bireysel başvuru neticesinde verilecek kararların en önemlileri ihtiyati tedbir, kabul edilemezlik ve ihlal kararları olarak ifade edilebilir. Her ne kadar pacta sun servenda ilkesinin bir yansıması olarak AİHS hükümlerinin bağlayıcı olması için ayrıca bir anlaşma maddesine hacet olmasa da sözleşmenin 46. maddesi uyarınca AİHM’in kesinleşmiş kararlarının idare için bağlayıcı olduğu hususunda herhangi bir tereddüt yoktur.

AİHM, yapılan bireysel başvuru üzerine verdiği ihlal kararında ayrıca tazminata hükmedebileceği gibi (hakkaniyete uygun tatmin/adil tazmin) sadece ihlali tespit etmekle de yetinebilmektedir. Keza yapılan bireysel başvuruda tespit edilen ihlalin giderilmesi açısından spesifik bir fiile ihtiyaç varsa, mahkeme ayrıca ihlalin giderilmesi için yapılması gerekeni de net şekilde belirtebilmektedir. Ayrıca, Türk hukukunda da Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Kanunu kapsamında kabul edilen maddelerle, hakkında AİHM tarafından kesinleşmiş bir hak ihlali kararı verilmiş kimseler açısından verilmiş kararların bozularak yeniden yargılama yapılacağı düzenlenmiştir.

Dolayısıyla AİHM’e yapılacak bireysel başvurularda istenilen sonuçların alınması ve talep edilen tazminatın AİHM tarafından kabul edilmesi gibi hususlar açısından hak arayanların tecrübeli ve insan hakları alanında çalışmaları olan avukatlardan danışmanlık ve temsil hizmeti almasında büyük önem bulunur.

Hakkında AİHM’e ve AYM’ye bireysel başvuru yapılabilecek haklar nelerdir?

Gerek Anayasa Mahkemesi’ne gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapılırken ihlal edildiği ileri sürülebilecek haklar aynıdır. Bunlar, hem Türk Anayasası hem de AİHS tarafından ortak koruma altına alınmış olan temel hak ver özgürlüklerle sınırlıdır. Örnek vermek gerekirse mülkiyet hakkı, işkence veya aşağılayıcı muamele yasağı ile adil yargılanma hakkının hem AYM hem de AİHM çerçevesinde korunan haklar arasında olduğunu ifade edebiliriz.

aym başvuru avukatı

AİHM’e ve AYM’ye bireysel başvuru açısından nelere dikkat edilmesi gerekir?

Öncelikle, kişinin yaşam hakkına veya maddi ve manevi varlığını koruma hakkına dönük çok ciddi tehlikenin varlığı aşikar ise, gerekli ispat belgelerinin de başvuruya eklenmesi suretiyle bu mahkemelerden ihtiyati tedbir kararı alınabileceğinin altının çizilmesi gerekir.

Ne AYM’ye ne de AİHM’e bireysel başvuru yapmak için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak şartı vardır. Bir başka deyişle, yabancı devletlerin vatandaşları veya vatansız kimseler de bireysel başvuru yapabilmektedir. Öte yandan başvurucunun bizzat mağdur sıfatı bulunması gerekmekte, bu nedenle başvurucunun ihlale yol açtığını iddia etiği olay nedeniyle önemli bir ölçüde dezavantajlı durumdan mustarip (suffer significant disadvantage) olması gerekmektedir. Ölen kişiler adına ise çok istisnai haller dışında başvuru yapılamadığını; tüzel kişiler açısından ise Kamu tüzel kişisi sıfatı olmayan dernek, vakıf veya şirketlerin faaliyet alanlarıyla ilgili hususlar bakımından mağdur sıfatını olduğunun kabul edildiğini ifade etmek gerekir.

AYM ve AİHM nezdinde bireysel başvuru yapılması için ihlale sebep olan olayın Türkiye Cumhuriyeti’nin hakimiyet alanında olan topraklarda veya devlet yetkilerini kullandığı yerlerde yahut devlet tarafından görevlendirilen kimselerin etki alanlarında gerçekleşmiş olması gerekir. Bu yer bir kara parçası olabileceği gibi deniz yahut hava da olabilecektir.

AYM’ye bireysel başvurunun, olağan başvuru yollarının tüketildiğinin öğrenilmesinden sonraki 30 gün içinde yapılması gerekmekteyken AİHM’e bireysel başvuru açısından ise bu süre 6 aydır. Bu 6 aylık süre, İtalya’nın AİHS’e yapılan 15 Nolu Protokol’ü onaylamasının ardından 4 aya düşecektir. Sürenin başlangıcı her durumda mahkeme kararının tebliğ ya da tefhimi olmamakta özellikle ceza yargılamalarında kesinleşen mahkumiyet kararları açısından müddetnamenin yahut herhangi bir tebligatın yapılmadığı durumlarda verilen karardan 3 ay geçtikten sonra başvuru süresi otomatik olarak başlamış kabul edilmektedir.

Bu aşamada tecrübeli ve insan hakları hukuku alanında faaliyet gösteren avukat yardımından faydalanmanın çok büyük önemi vardır. Zira AYM veya AİHM’e yapılacak bireysel başvuruda ihlal edildiği öne sürülecek hakkın gerekli süreler içinde gerekli ulusal makamlara başvurularak ihlalin giderilmesinin istenmediği hallerde gerek AYM gerekse AİHM kabul edilemezlik kararı vermektedir. Başvuru yollarının tüketilmesi ve iç hukuk yollarının tüketilmesi olarak adlandırılan bu şart, bir diğer açıdan AYM veya AİHM’e yapılacak başvuru süresi açısından da belirleyicidir.

Bu açıdan örnek vermek gerekirse makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri süren başvurucunun AYM’ye bireysel başvuru yapmadan evvel tüketeceği bir yol olmadığı için direkt olarak AYM’ye başvurabileceğine dikkat çekmek gerekir. Bununla beraber ceza yargılaması açısından haksız tutuklama veya tutukluluk süresinin makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılacak başvurularda: İlkin tahliye talebinde bulunulması, bu talep reddedildiğinde ret kararına karşı itiraz kanun yolu işletilmesi, bu yoldan da tahliye kararı elde edilemezse söz konusu ret kararının ardından 3 ay içinde Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamında dava açılması, tutukluluk nedeniyle AYM’ye veya AİHM’e yapılacak bireysel başvurunun kabul edilebilir bulunması açısından gerekebilmektedir.

AİHM’e bireysel başvuru süreci ne surette işlemektedir?

AİHM’e bireysel başvuru yapan başvurucu, başvurunun ardından AİHM’den başvurusunu alındığına dair bir tebligat alır. Bu tebligat, başvurucunun cevap vermesini gerektiren veya yargılamanın esasına ilişkin bilgi içeren bir belge değildir.

AİHM, kendi içtüzüğü (rules of court) uyarınca tek hakim, komite, daire ve büyük daire olmak üzere yargısal bölümler halinde çalışmaktadır. Buna göre yapılan başvurunun kabul edilemez olduğu ilgili ülke açısından yetkili yazı işleri müdürlüğü tarafından anlaşılabilir nitelikteyse, başvuru tek hakime gönderilir ve dosyayı inceleyen tek hakim de aynı fikirde olursa başvuru hakkında kabul edilemezlik kararı (kabul edilebilir olmadığına dair) verilir.

Başvurunun kabul edilebilirliği açısından yapılacak inceleme ilk bakışta anlaşılamayacak nitelikteyse, başvuruya konu olayın AİHM’in istikrarlı şekilde verdiği kararlarla aynı olaylara ilişkin olup olmadığı gibi hususlara bağlı olarak dosya 3 üyeli komiteye veya 7 üyeli daireye gönderilecektir. Bu organlar başvurunun hem kabul edilebilirliği açısından karar alabilmekte hem de esası açısından hüküm verebilmektedir. Dairenin verdiği karara taraf devletin yaptığı talebin kabul edilmesi halinde veya Dairenin inisiyatif alması durumunda ise dosyaya Büyük Daire bakacaktır.

Başvurunun kabul edilebilir bulunması halinde başvurucuya ve hükümete “declaration” adı verilen bir tebligat daha yapılarak taraflar dostane çözüme davet edilir. Tarafların uzlaşmaması halinde hükümetten AİHM tarafından savunma istenmekte, hükümetin cevap vermesi halinde verilen cevabı başvurucuya ileterek başvurucudan talepleriyle beraber hükümete cevaplarını istemektedir.

Sürecin sonunda ihlal kararıyla beraber tazminat (adil tazmin/hakkaniyete uygun tatmin) verilmesi ihtimalinde söz konusu kalem, İnsan Hakları Daire Başkanlığından talep edilmekte ve bu talebin 3 ay içerisinde başkanlık tarafından kabul edilmesi gerekmektedir.

aihm başvuru avukatı

Mevcut bir dosyanızda hak ihlaline uğradığınız kanısındaysanız; hakkınızda kesinleşmiş ya da kesinleşmemiş herhangi bir yargı kararına karşı bölgesel veya uluslararası insan hakları organlarına bireysel başvuruda bulunmak istiyorsanız; idarenin ya da herhangi bir özel/tüzel kişinin mülkiyet hakkı veya özel hayatınıza saygı hakkı gibi temel haklarınızı ihlal ettiğini düşünüyorsanız bu açıdan sahip olduğunuz imkanları öğrenmek için bizimle temasa geçebilirsiniz. Aklınıza takılan herhangi bir soru veya halihazırda taraf olduğunuz uyuşmazlık hakkında danışmanlık almak isterseniz, faaliyetlerinin ana merkezi İstanbul'da bulunan ve bireysel başvuru açısından tecrübeli avukat kadromuz ile İstanbul'un Kadıköy ilçesinde yer alan avukatlık büromuzda sizleri beklemekteyiz.

bottom of page